Pages

24 Nisan 2014 Perşembe

Kitap Alışverişlerim - 6


Pisst bir şey yanaş şöyle bir şey söyleyeceğim
Biraz daha , azıcık sol yap , tamam 
Kızma ama gene kitap aldım



Bu kez son söz , valla seneye kadar bir daha almayacağım yeni bir yalan dizisiyle bugünde sizlerle birlikteyiz. Hatta benden söylemesi bu geç kalmış bir yazı yeni siparişlerim bile geldi . Hatta utanmadan bu gece kitap fuarı için İzmir e gidiyorum. Efsanevi bir batış yapacağım , gazetelere çıkacağım. Gazetelerde kitap aldığı için battı diye beni görürseniz şaşırmayın.

Kısadan kısaya halim bu sayın Karnaval okuyucuları . Gelelim neler almışım :






Mart sonu elime ulaşan D&R ın taze biten 5 TL kampanyasından aldığım kitaplar. Tek başına bunlar için bir yazı yazmayayım dedim ama öyle olunca da Nisan sonuna geldik ancak yazıyorum. İsimlerin hepsi okunuyor sanırım. 50 TL üzeri kargo ücretsiz olduğu için 10 kitap almıştım ama bir tanesi temin edilemeyince maalesef para geri iadesi aldım.

Aralarında daha önce okuduğum Tess kitabını kütüphanemde bulunsun diye aldım . Şiddetle öneririm. Bir klasikten daha fazlası mutlaka okuyun.

Bu 5 TL kampanyası benim için çok iyi oldu . Almak isteyipte alamadığım kitaplara cüzi bir fiyatla sahip oldum.

Ama 10 TL kampanyasından hala alışveriş yapamadım bu gidişle de olmayacak gibi.









Sıradaki güzelliklerimiz Aspendos tan . Büyük çoğunluğu Kitapyurdunda 9.90 TL den satılan yayınevinin kitaplarına uygun fiyatlarla sahip olabilirsiniz. Benim aldıklarım ;
Fırsatçı serisinin 2. kitabı ile devam eden Tehlikeli Kızıl (Hala seriye başlayamadım , üçüncü kitap gelmeden başlayacağım diye ümit ediyorum)
Sevgili Ebru çok beğendiği için büyük bir merakla aldığım ikinci kitabı yakında çıkacağı haberi gelen Sessiz İntikam.
Son olarak daha önce hep okumaya niyetlensem de bir türlü kısmet olmayan Sınırları Zorlamak kitabı. Çevirisini Tuğçe abla yaptığı için ayrı bir meraklar içerisindeyim.














Son olarak Migros un 23 Nisan için çocuk kitaplarında yaptığı %50 indirimden yararlanarak aldığım daha önce çok ilgimi çekmeyen kitap Oksa Pollock : Sihirli Kitap . Genelde (hatta neredeyse hiç) kitap arkası tanıtımları okumayan biri olarak hem kitabın ciltli olması hem de arka yazıdaki konunun beni çekmesiyle aldığım bir kitap oldu.




















Son zamanlarda aldığım kitaplar bu şekilde. İzmir dönüşü iki ayrı Kitap Alışverişi yazısı sizi bekliyor olacak ;) Son zamanlarda sürekli dinlediğim filme uyarlanan John Green - Aynı Yıldızın Altında kitabının soundtrack inde yer alan Birdy - Not About Angels şarkısını hediye ederek yazımı sonlandırıyorum . Bizden ayrılmayın efenim...









22 Nisan 2014 Salı

Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu - Eleanor Coerr


2. Dünya Savaşı’nda Japonya’ya atılan atom bombaları, binlerce insanın ölümüne ve sakat kalmasına yol açtı. 
Etkisini bombanın atılmasından on yıl sonra göstermeye başlayan radyasyon, ne yazık ki pek çok çocuğun ve gencin hastalanmasına neden oldu. 

Sadako da onlardan biriydi. 

Okulunun atletizm takımının yıldızı olan Sadako, hayat dolu ve enerjik bir kızdı. Ancak günün birinde ağrılar çekmeye, güçten düşmeye başladı. Acı haberi çok geçmeden öğrendi; lösemiye yakalanmıştı. 


Japon geleneğine göre kâğıttan bin turna kuşu yapan herkesin dileği kabul olunur. 
Sadako da ümidini yitirmeden turna kuşlarını katlamaya başladı. 
Bu kitapta, onun herkese örnek olması gereken umut ve cesaretinin öyküsünü okuyacaksınız. 





Yıllardır almayı düşündüğüm ama nedendir bilmiyorum bir türlü elimin gitmediği bir kitaptı Sadako. Sanırım her kitabın bir zamanı var.

Öncelikle kitabı okurken sessiz bir ortamda okumanızı öneririm , ara vermeyin zaten maksimum yarım saat içerisinde  bitireceksiniz.

Sessiz bir ortamda okumanızı istememin nedeni kitabın size vereceği duyguları ses ve insan faktörü ile bölünmeden sizi sarmasını istemem. Bir diğer neden ise size umudu , kendinize ve hayata bakış açınızı sorgulatacak denli derin bir kitap olması.

"Cennetin tuna sürüsü,                                                                                                 Kanatlarınla çocuğumu ört." 
Kısacık bir kitaptan insan bu kadarını almayı beklemiyor sanırım. Özellikle kapağına bakıp çocuk kitabı olduğunu düşünmeyin. Her şeye rağmen umudunu yitirmeyen Sadako ' nun gerçek yaşam öyküsünü okuyacaksınız bu kitapta. Aslında çocukların okumasını isterdim ama düşündükçe biraz ağır gelebileceğine karar verdim ve de bir yetişkinin okumasındaki irdelemeyi yapabilecek olgunluğa sahip olmadıkları için orta öğretim ve sonrasına okutulmasının daha uygun olduğunu düşünüyorum.

Sanırım kitapta beni en çok etkileyen bir diğer öge Sadako ' nun hikayesinin  milyonlara ulaşmasını sağlayan kitabın yazarı Eleanor Coerr 'in şu sözleri ; "İnsanlara Hiroşima da iki yüz bin kişinin atom bombası yüzünden öldüğünü söylemek , küçük bir kızın öyküsünü anlatmak kadar etkili değil."
Sadako , hastalığını cesaretle karşılayıp kağıttan turnaları katlamaya başlar ve konuşur tunalarıyla ; Kanatlarınıza "huzur" yazacağım. Böylece tüm dünyada dolaşabileceksiniz.
Ne yazıkki bu küçük kızının yaşamı bin tunayı katlamaya yetmez. 644. tunayı katlarken gözlerini hayata yumar. Yine de arkadaşları eksik kalan 356 turnayı katlayıp onunla birlikte gömer. Tuna kuşu o zamandan beri barışın ve nükleer silahsızlanmanın simgesidir.

Sadako Sasaki anısına Hiroşima' da bir heykel yapılmıştır ve ABD'deki Seattle Barış Parkında bir heykeli bulunmaktadır.
Bu bizim yalvarışımız
Bu bizim davamız
Dünyada barış istiyoruz



21 Nisan 2014 Pazartesi

Chosen : Bir Kutu , Bir Hayat



Herkese merhabalar. Elimde yazılmayı tonla bekleyen dizi olsa da eringeç bir insan olduğum için hala bekliyorlar. Biraz önce 3. sezonunu bitirdiğim 2013 yapımı Chosen ı sıcağı sıcağına yazayım diye blog başına geçtim. Daha önce Labirent : Ölümcül Kaçış yorumumda  kısaca belirttiğim diziyi macera-drama severlerin kaçırmamasını öneririm.

İyi bir baba, eş ve avukat olan Ian Mitchell bir sabah uyanır ve kapısının önünde içinde dolu bir silah ve bir yabancının fotoğrafının olduğu gizemli bir kutu bulur. Fotoğraftaki yabancıyı üç gün içinde öldürmek zorundadır. Eğer adamı öldürmezse rehin alınan kızı ile kendisi öldürülecektir. Aklı karışan ve çaresiz hisseden Ian sıradan bir adamken ailesini korumak için her şeyi riske edebilecek bir suikastçiye dönüşür.


Dizi hayatta her şeye sahip zengin insanların kendi hayatlarına heyecan katmak amacıyla çarpıtılmış bir anlayış ile doğan bir oyunu , normal bir hayatınız varken gelen bir kutu ile sevdiklerini kurtarmak için her şeyi yapabilecek bir suikastçıya dönüşen insanların hikayelerini bize sürükleyici bir şekilde ; bir sonraki hamlelerini bekler halde izletiyor. Oyundan çıkış yok , oynamıyorum hiç yok. Verilen hedefleri verilen süre içerisinde öldürmek zorundasınız yoksa ölen siz olursunuz daha kötüsü sevdiğiniz kim varsa. 
Dizinin kötü adamları :

  • Denetleyiciler ; oyunun gidişatını kontrol ediyorlar , malzeme tedariği yapıyorlar ve de oyuncuların hedeflerini öldürdükten sonra polis veya herhangi bir yetkili tarafından sorgulanmasını engelliyorlar. Tüm pis işlerin idaresi onlarda diyebiliriz.
  • Temizleyiciler ; oyuncuların hedeflerinin ve de öldürdükleri yerleri hiçbir şey yaşanmamış gibi gösteren kişiler. Bir diğer görevleri ise oyuncunun yakınlarını kaçırmak
  • Gözcüler ; oyunun asıl sahipleri kameralarla oyuncuları izliyorlar. Kesinlikle psikopatça , tüm bu durumdan zevk alıyorlar.
                                                                                                                                                                 

Dizi hiçbir zaman durağanlaşmıyor. 20şer dakikalık 6 bölümlük sezonlar halinde izlediğimiz yapımda başrolde
ilk iki sezon boyunca Hereoes tan Peter rolü ile tanıdığımız Milo Ventimiglia bulunuyor. İlk iki sezon ailesini kurtarmak için yaptığı girişimleri izliyoruz ama dediğim gibi araya başka oyuncular girdiği için senaryo sadece onun üzerinden ilerlemiyor. Henüz yayınlanan üçüncü sezonda ise ikinci sezondan tanıdığımız Jacob karakteri başrolü devaralıyor. 

KİME GÜVENEBİLİRSİN?


SPOİLER!!!

Tüm dünyada oynandığına inanılan bu oyundan tek çıkış kara kutu ama kara kutuyu hak edebilmek için daha fazla kişiyi öldürmen ve de hayatta kaybedecek hiçbir şeyin kalmamış olması gerekiyor.

Sonuç olarak çok iyi kurgulamış bir dizi. Bir sonraki bölümde ne olacak diye başından kalkamıyorsunuz o yüzden size tavsiyem 1 sezonu toplarsak 2 saatlik bir film olur ; 3 sezonu kısa sürede bitireceğinizi garanti veririm ;) 4. sezonla ilgili henüz bir bilgi yok ama devam edeceğine eminim :) çünkü sezonu gene öyle bir yerde bitirdiler ki... 
Dil olarak da çok basit (ilk iki sezon) . Dilinizi geliştirmek için bir dizi arıyorsanız en azından kulak-dil alışkanlığı edinebileceğiniz tam da izlemelik bir dizi.

Burada yazımı sonlandırıyorum . Bende dizi bol dostlar ;) Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle.

Müziğe bir göz atın ;



20 Nisan 2014 Pazar

Kitap Yorumu : Geri Sayım || Elizabeth Norris - Unraveling Serisi 1. Kitap



GERİ SAYIM 
ELIZABETH NORRIS


                                                           Orijinal ADI : Unraveling








Neden ikinci bir şansım olduğunu biliyorum. Bu yüzden ölümden döndüm, gerçekten yaşadığımı hissetmek için. Bu kez doğru olanı yapacağım.






Merhabalar biliyorum çok geç kaldım bu yüzden öncelikle tur arkadaşlarımdan sonra da yayın evinden özür diliyorum ama maalesef benim elimde olan bir şey değildi. Sınav üstüne sınav bir de üstüne gereksiz (insan provası) biriyle yaşadığım sıkıntıdan dolayı istemeyerek de olsa programa sadık kalamadım. Ama geç olsun güç olmasın diyerek kendimi bilgisayar karşında yazarken buldum.

DÜNYANIN SONU GELİYOR...

Janelle sıradan 17 yaşındaki kızlar gibi lise hayatı ile mücadele ediyorken birden hayatını alt üst eden bir deneyim yaşar. Kendisine kamyon çarpması sonucu hayatını kaybeder. Hemen düzelteyim daha doğrusu kısa bir süreliğine ölür. Gözlerini tekrar açtığında karşısında Ben Michaels i görür ama bir o kadar da öldüğünden emindir. Olanların arkasında neler olduğunu ve Ben Michaels ın sırrını öğrenmek için ona yakınlaşmaya başlar. 

Bu sırada kızımızın FBI da çalışan babası insanları radyasyon ile etkileyen ve de moleküler olarak onları değiştiren bir hastalık-virüs-enfeksiyon davası üzerinde çalışmaktadır. Biraz Stiles biraz Veronica Mars misali babasının davalarına kayıtsız kalamayan Janelle olayları araştırmaya başlar. Olayların ilişkisine yönelik ipucular nasıl olduğu bilinmese de bir geri sayıma işaret etmektedir. Dünyanın sonunu getirecek bir GERİ SAYIM ' a...





Gelelim kişisel yorumuma ;


Yazarın kesinlikle harika bir konu yakaladığını düşünüyorum ama bana göre büyük ve de tek sorun şu ki onu sunuşu. Kitapta birçok olay birden geçiyor ve onlar arasında dengeyi oturtana kadar zorluk çekiyorsunuz. O kadar fazla ki aslında bir çoğu yüzeysel kalıyor doğal olarak karakterler de . Bu kitaptan üç ayrı seri çıkarmış :) Okuyunca bana hak vereceksiniz. Neyse devam edelim ; Olay örgüsünü yakalayınca olaylar sizi kendine çekiyor Janelle  in bir sonraki adımlarını , Ben ile ilişkisinin nereye varacağını merakla bekler hale geliyorsunuz. 

Bir diğer öge ise aile ilişkileri . Janelle in işkolik babası , bipolar annesi ve de bir erkek kardeşi var. Öyle olunca bütün sorumluluklar kızımıza kalmış durumda. Hal böyle olunca çalışkan , evi çekip çeviren kızımız oluyor ve tüm yaşantısını onun gözünden rahatça izleyebiliyoruz. Böylece aile dinamiğini yazarın gayet güzel yakalamış olduğunu düşünüyorum. Bu vasıtayla kitaptaki en sevdiğim karakterin kızın babası olduğunu itiraf edebilirim sanırım :) babayı daha çok kitabın sonlarında tanıma fırsatımız oluyor. Sabırlı olun ;)


Bir saniyeliğine gelen kavurucu sıcak ve bir baş dönmesi hissediyorum ; ardından kalbim duruyor , her şey donuyor ve nefes almaya ihtiyaç duymuyorum artık. Ama acı yok . Aslında ölürken , ölüyor olduğumu biliyorum , hemde hayatta hiçbir şeyden emin olmadığım kadar iyi biliyorum. Acı yok muazzam bir hafiflik hissediyorum.  Artık ölüyüm.

Pensieve nin cast listesine bayılmış olsam da şu bulduğum çifti paylaşmadan da edemeyeceğim;




Ben ve Janelle ikilisini gerçekten sevdim. Özellikle edebiyat dersindeki kısım :


"Peki senin mükemmel evlilik teklifin nasıl olmalı?" diye soruyor Ben.        "Bilmem. Sadece ikimiz olalım isterim ve romantik olmaktan , arkadaşlarıma anlatınca büyük bir olay yaratacak cümlelerden ziyade , gerçekten hissettiklerini söylemesini isterim. Onun sadece öne eğilip Janelle Tenner , lanet olsun , evlen benimle." demesini isterdim.

 Son olarak kitabın şok edici sonuna değinmek istiyorum. Yazar devam kitabı olan Unbreakable için merakta bıraktı hepimizi. Değişik bir Science Fiction deneyimi oldu benim için .Herkesin hemfikir olduğu nokta sanki Fringe in spin-off u gibiydi. Özleyenler için tadımlık bir bölüm ;)







9 Nisan 2014 Çarşamba

Film İnceleme : La Belle et La Bête - Beauty and the Beast (Güzel ve Çirkin) Versiyonları


Bu yazıya başlamadan önce yapacağım tüm eleştiriler ve yorumlar şahsıma aittir. Filmi gene de görmenizi tavsiye ederim. Belki benim gibi düşünmeyebilirsiniz.

Daha öncesinde 2014 versiyonuna yaptığım tanıtıma buradan ulaşabilirsiniz ; tıktık
Yorumum kişisel nedenlerden dolayı gecikti maalesef ama daha fazla uzatmadan başlayalım.

!!! Bol spoiler içerir.

Filmi iki tipe bağlı olarak incelemeyi daha sağlıklı buluyorum.

Birinci tip olarak animasyon filmi olan Güzel ve Çirkin'i daha önce izlediyseniz bu film size orijinal animasyondan çok farklı gelecektir öyle ki neredeyse ortak noktamız yok.

Beğendiğim kısımları sayarak daha hızlı ilerleyebilirim sanırım. Eleştirecek çok şeyim var. O yüzden ;

Filme Dair Beğendiklerim ;

  • Filmdeki kostümler harikaydı. Özellikle Çirkin tarafından alıkonulduktan sonra Belle 'nin giydiği kıyafetler muhteşemdi. Kıyafetlerle birlikte kullanılan aksesuarlar , mücevheratlar özenle izleyiciye sunulmuştu.
  • Yer alan müzikler sahneleri tamamlayıcı olarak uygun olarak seçilmiş , bir şölen edasında . Fransız müziklerinden hoşlanıyorsanız müziklere ayrıca göz atmanızı tavsiye ederim.
  • Sıradaki can alıcı bir diğer öge filme verdiğim puanın hakkını veren görsel efektler. Filmi izlenebilir kılan,  Fransızlarda iş varmış dedirtecek kadar başarılı buldum . Tabi çok severek izlediğim Fransız filmleri var ama onlar farklı bir konumuz öhöm öhöm...



Beğendiğim kısımı burada noktalandırıp animasyonla kıyasladığımız kısmında beğenmediğim ögelere geçiş yapıyorum. 


Eğer animasyon filmini izlemediyseniz {Açılışı animasyon ile yapmanızı öneririm. Aşık olduğum bir filmdir.

Hem kitap hem de animasyon izlemeyi seven biri olarak favorilere giriş yapabilecek kalitede , her anından keyif alabileceğiniz Canavarımızı Belle ye kaptırırken içten içe kıskanacağınız ama bir o kadar da ay ne tatlı bunlar dedirtecek , tüm duygularınıza nüfus edebilecek kapasitede bir animasyon izleyeceğinizin altını çizmek istiyorum. Neyse çok kaptırdım kendimi devam ediyorum :) } her şey size çok karışık gelecektir. Gerçekten ben hikayeyi az çok bilmesem ha diye kalırdım zira babam kaldı. Film sanki ortasından başlamış gibi idi. Her şey aynı zamanda çok yavaş ve de çok hızlı gelişti. Karakterlere ısınmanız için zamanınız bile olmuyor çünkü o sırada olay örgüsünü takip etmeye çalışıyor oluyorsunuz arada hemen farklı giriyor derken ipler kopuyor. Bu başlı başına filmi sevmemeniz için bir neden.
-ama eğer izlediyseniz  (tamam tamam ciddi oluyorum) Filmdeki karakterleri gözünüz arıyor çünkü bu yapımda hiçbiri yok evet hiçbiri! Hareket eden , konuşan o komik ve animasyon versiyonunu bu kadar sevmemize neden olan eşyalar yok. En basitinden onlar bu yeni uyarlamada köpek benzeri farklı yaratıklar oluyor ki büyü öncesinde köpeklermiş. Lumiere , Cogsworth , Bayan Potts ve nice diğer filmin tüm eğlencesi olan karakterler yok olduğu için uyarlamada eğlenceye dair pek bir şey bulamayacaksınız.
Bir diğer önemli eksiklik kitap kurdu Belle miz den hiç iz yok . Benim bu kadar sevmemin nedenlerinden biri olan temel özelliği maalesef bulamadım.



Oyunculuklara gelirsek kişisel olarak her bir oyuncu gayet kaliteli bir performans göstermiş olsa da Güzel ve Çirkin karakterlerinin sıcak ve insancıl yapıları soğuk olacak şekilde deforme olmuş. Birbirlerine sürekli kötü davranan karakterler filmin sonu geldiğinde pat diye aşık oldu. (hatta aşkı görmedik vardır diye düşünmek zorunda kaldık) Bu bakımlardan filmin eksik olduğunu düşünüyorum. Daha iyi bir film olabilirdi kesinlikle .



İkinci tip olarak kısaca ilk ve asıl film olan 1946 yapımı Fransa yapımı filme dikkat çekmek ve olayların bir de diğer tarafını irdelemek istiyorum. Orijinal filmi izleme imkanı bulamadığım için (maalesef bu ediyonunu bulamıyorum) kesin olarak bir yorumda bulunamayacağım ama filmi izledikten sonra 2014 yapımının aslında 46 yapımının uyarlaması olduğu kanısına vardım.  Bu versiyonla daha fazla örtüşüyor film. O yüzden aslında Fransızları suçlayamam neden animasyondaki gibi değil diye ama yukarıda belirttiğim nedenlerden dolayı bu versiyonu neden o kadar sevmediğimi belirtmiş bulunuyorum sanırım ama kesinlikle kötü diyemem sadece orta karar. Siz karar verin izlemek isteyip istemediğinize :)

Son olarak animasyon versiyonunu izlemenizi tekrar tavsiye edip En İyi Film Akademi ödülüne aday gösterilmiş tek animasyon film olduğunun altını çizmek istiyorum.

Buraya kadar okuduysanız gerçekten tebrik ederim sizi kendimi aşıp bu kadar uzun bir yazı yazdım . Söz bir daha olmaz :) Bir an hiç bitmeyecek sandım :P